Saturday, November 16, 2013

"Organix" Ne Kadar Organik ?

Evet  biz hanımların  güzelleşmek için kullandığı kozmetiklerin çeşidi o kadar fazla ki, yüzlerce kimsayasal içeren bu ürünleri kullanmadan önce tereddüt etmemek elde değil.

İşte tam bu noktada "organik" ürünler tercih konusu oluyor. Pazarın büyüklüğü, sağlığın daha fazla gözetilmesi gibi unsurlar dikkate alındığında " organik" olarak etiketlenip tüketici algısıyla oynayan markalar da çığ gibi büyüyor.

Bu konuda başı çeken hatta kuaförlerin de organik diyerek tedarik ettiği saç boyalarından tutunda saç bakım ürünlerinin başında "ORGANIX" markası geliyor.

Ancak Organix hiç de organik değilmiş !

Amerika'da faaliyet gösteren Çevre Sağlığı Grubu ( Centre for Environmental Health -)  Organix markasının özellikle saç bakım ürünlerinin hiç de  iddia edildiği kadar organik olmadığına dair iddasıyla ortaya çıkmıştı. Çevre Sağlığı Grubunun  yaptığı araştırmalar, markanın çoğunluğu endüstriyel kimyasallar kullanarak ürünü geliştirdiğini ortaya çıkardı. Öyleki ki Kalifornya'nın   kozmetik ve kişisel bakım ürünleri hakkındaki mevzuat bu tip  ürünlerinin en az %70'inin organik madde içerikli olmasını zorunlu kılmaktadır.  Ancak Çevre Sağlığı Grubu,  ORGANIX markası ürünlerinde ya hiç, ya da eser miktarda organik madde içerdiği ortaya çıkardı. Grup bunun üzerine  şirkete dava açtı ve davayı davayı kazandı. Ancak  önceden Organix markası ile ürünlerini piyasada satan şirket aynı ürünü  adını ve logosunu değiştirerek satmakta gecikmedi. Bu logoyu gördüğünüz ürünleri satın almadan önce bir daha düşünün derim.
Organix = Ogx

Tavsiyem,  bu ürünleri gördüğünüzde saçınıza kullanacağını ürünler kesinlikle endüstriyel kimyasallardan mamul edildiğini göz önünde bulundurmanız. Zararsız diye alıp kullandığınız ORGANIX hiç de organik değilmiş. Konunun detaylarına Amerika'nın  trajı en yüksek gazetelerinden biri olan Wall Street Journal'ın 30.04.2013 tarihli yayınından veya http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424127887323798104578455134230275820  bağlantısından da ulaşabilirsiniz.

Ne diyeyim aldığınız ürünlere adı "organik" diye hemen itibar etmeyin. Mutlaka ardında bu savı destekleyecek bir kurum olmalı diye düşünmelisiniz.  En azından savı destekleyecek test sonuçlarını içeren bir  belge de olabilir, genelde ambalajın içindeki prospektüste veya bizzat ambalajın üzerinde görebilirsiniz bu bilgileri.

Kozmetik Ürünler Tebliği de bu kriterleri içermiyor  malesef o nedenle Türkiye bu tip firmalar için çok büyük bir pazar.  Hal böyleyken  siz siz olan gördüğünüz her" organik" logosuna ve beyanına inanmayın. Araştırın, soruşturun.

Yakında hangi marka kozmetik ürününün hangi çeşit kimyasallar kullanıldığına dair paylaşımlarda bulunucağım. Bununla birlikte evlerinizde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz bakım reçetelerini de paylaşacağım


Friday, November 15, 2013

Altın Oran (Golden Ratio)


Altın Oran ( Golden Ratio)

Altın Oran, Fibonnaci sayı dizisindeki sabit sayıdır. Ancak bu sayı matematikteki diğer sayılara nazaran Sanatta doğada, yaşayan tüm canlılarda izlerine rastlandığından ilgi çekicidir . Öyleki doğadaki bu oran nedeniyle altın oran Yaratıcı’nın varlığına delil olarak gösterilir.

Peki kimdir bu Fibonacci ?

Rönesans öncesi Avrupa’da yaşamış olan bir matekametikçidir. Fibonacci,  ayrıca babasının kendisine arap matematik hocası tutmasıyla araplardan matematiği öğrenip avrupaya öğrenten adam olarak da anılmaktadır. Fibonacci’ye başlarda hiç kimse itibar etmez ancak  Harzemli Muhammed Bin Mustafa’nın tercüme edilmiş eserlerinin ışığında “Kutsal Dokuz Hint Rakamı” ‘nı  anlattığı “Liber Abaci” (Cebir Kitabı) Kutsal Roma İmparatoru II. Frederick ‘in dikkatini çeker.  Öyleki Fibonacci  “Kare Sayıların Kitabı”’nı imparator II. Frederic'e  ithaf etmiştir.  Liber Abaci toplama çıkarma çarpma gibi temel işlemlerin anlatıldığı  dönemde avrupa’da matematik biliminde sıçrayışa zemin hazırlamıştır.

Ancak Fibonacci’ye ününü kazandıran şey ise kendi ismi ile adlandırılan bu  sayı dizisidir. Ancak bu dizi ile ilgili ilk bilgi MÖ 3. Yy ‘da Öklüd’in “Öğeler” isimili eserinde yer almıştır. Öklid'in eserinde yer alsa da aslında Fibonnaci sayı dizisi olarak bildiğimiz dizi çok daha eskiye dayanır.  Eski Mısır’da MÖ 3000’li yıllarda altın oran bilinmekteydi ve özellikte mimaride kullanılıyordu.. Piramitler bunun en önemli göstergesidir.  Yani Fibonnacci  aslında kendisine  ait olmayan bir sayı dizisi ile anılmaktadır !

Altın oranın olduğu bu sayı dizisi
0,1,2,3,5,8,13,21,34,55,89,144,233,377,610,987,1597,2584 …… şeklinde ilerlerr.

Bu sayı dizisini özel yapan şey ise  bir sayıyı kendinden öncek sayıya böldüğünüzde birbirine belirgin bir şekilde yakın sayılar çıkar. Dizideki 13. Sırada yer alan sayı yani 233’ten itibaren bu sayı sabitlenir . Bu orana “altın oran” denir.

233/144=1,618
377/233=1,618
987/160=1,618

Peki Altın Oran Nerelerde Karşımıza Çıkıyor ?

Ayçiçeği(Günebakan) : Çiçeğin merkezinde dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbirine oranı altın oranı veriyor.


İnsan Bedeni : Kollarda ; kolun üst bölümünün alt bölümüne oranı altın oranı veriyor, yetmiyor kolun tüm uzunluğunun üst bölüm uzunluğun oranı da altın oranı veriyor.


Mısırdaki Piramitleri :  her bir pirami tabanının yüksekliğine oranı yine altın oranı veriyor.

Sanat Eserlerinde : Örneğin Mona Lisa tablosunun boyunun enine oranı yine altın oranı veriyor. 


Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camisi’nin minarelerinde yine altın oranı görmek mümkün.


Günümüzde de bu orana uygun olarak inşa edilmiş en ünlü binalardan biri de Birleşmiş Milletler Binasıdır.

Antik yunan dönemi yapılarında estetik açıdan pencerelerin en boy oranı da altın oranı vermetedir. 

DNA’mızda bildiğiniz gibi iç içe 2 sarmaldan oluşmuştur. Bu sarmallarda her birinin bütün yuvarlığı içindeki uzunluk 34 Angstrom genişliği ise 21 Angstromdur. 21 ve 34 ard arda gelen iki Fibonacci sayısıdır ve aralarında  yine altın oran vardır. 


Altın ordan endüstriyel ürünlerin tasarımında prototipi  mükemmeliğe yaklaştırmada kullanılmaktadır . Mesela Toyota tasarımlarında bu oranı gözetmektedir. 





Thursday, November 14, 2013

Milli Bir Spor : Buz Hokeyi

Geçen akşam eşimle birlikte hokey maçına gittik. Edmonton Oilers, ABD'nin Dallas Stars takımını ağırladı Rexall Stadium'da.  Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar kalabalık bir seyirci kitlesiyle karşılaşacağımı tahmin etmemiştim. Bu arada burda buz hokeyi diye anılmıyor bu spor malum, diğer hokey türleri burda oyananmıyor ; bu nedenle hokey dediğiniz anda bunun buz hokeyi olduğunu ima etmiş oluyorsunuz. 

Hokey, kaleci ile birlikte  sahada toplam 6 oyuncu ile birlikte  buz pistinde oynanan bir oyun.  Hokey, 20 şer dakikadan 3 devre halinde oynanıyor.  Oyunu yöneten 6 hakem bulunuyor. Her bir skor sayısı “gol” olarak ifade ediliyor.

İlginç ve aksiyon dolu bir takım oyunu hokey. Her ne kadar oyunun dinamiklerini son periyotta anlamaya başladıysam da seyri oldukça keyifli.  Eşimin kuralları zaman zaman anlattığı bu oyunda bana en ilginç gelen kural ise; penaltı verilen takımda 2 dakikalık süreyle sahadan 1 oyunucunun eksik oynamasıydı. Şayet  penaltı süresi içinde tekrar penaltı kararı verilirse takımdan bir adam daha eksiltilerek oyuna devam ediliyor.  Rakip takımın skor yapma ihtimali  böylece artıyor. Tabi bu durum da,  oyundaki yenilme riskleri  kadar kazanma fırsatlarını arttırıyor. 

Hokeyde,  futbol, voleybol veya basketbol gibi diğer takım oyunlarındaki gibi oyuncu değişimleri hakemin oyuna ara vermesiyle gerçekleşmiyor, bizzat takım oyuncuları koçun  oyun planına göre sırası geldiğinde değişim yapıyor.  Tüm bunlar ekibi yöneten kaptan ve koçun koordinasyonunda saniyeler içerisinde gerçekleşiyor.  Normal sürenin sonuna kadar takımlar eşitliği bozmaz ise  uzatmalar oynanarak galip takım belirleniyor.

Oyuncu Dananımı
Oyuncular, eldiven, dizlik, omuzluk, paten, hokey tulumu ve stik ile beraber ortalama 5-7 kg ağırlıkla oynuyorlar. Futboldaki topun yerini burda pak alıyor. Pak çok sert pilastikten mamul disk şeklinde  siyah bir gereç. Pakın zaman zaman oyuncuların korunmasız olan bölgelerine gelmesi nedeniylse incinmeler olabiliyor. Ayrıca stadyumun sıcaklığı 12 derece iken, buz pistinin sıcaklığı -4 santigrat derecede tutuluyor.  Ne kadar tecrübeli de olsalar tüm oyuncular kendilerini yerden 10 santim yükseklikte tutan patenlerin üzerinde dengede durmak ve hareket etmek zorunda.  Anlayacağınız üzere çevre ve oyun koşulları bakımından oyuncuları  oldukça zorlayan bir doğası var hokeyin.
Stanley Kupası

NHL (National Hokey League) toplamda 30 takım var, 6 'sı Kanada ,  24 'ü ABD takımı. Montreal Canadians Stanley Kupası'nı 24 defa kazanarak en çok şampiyon olan takım ünvanını alırken, ikinci en başarılı takım ise kupayı 13 kez alarak Kanada'dan Toronto Maple Leafs'tir.  Bu sene ise  ligte Colorado ve Detroit favori olarak gösterilen takımlar. Ligte bulunan yerel takımlar birbirlileri ile oynadığı gibi, iki ülke arasında da müsabakalar olmaktadır. Bu tür müsabakalar, her iki ülkenin milli marşının okunmasıyla başlıyor. 

Kolezyum olarak adlandırılan stadyumlar yaklaşık 15000-20000 kişilik kapasitede oluyor. Seyirciler futbol veya basketbol seyircilerine nazaran oldukça sakin diyebilirim. Ses sistemi harika, koca stadyumda bir tek davulcu Oilers taraftarlarını yönlendirerek tezaruhat yaptırıyordu. Küfür yok, arbede ama  zaman zaman alkolün etkisiyle kendinden geçen seyirciler de yok değil.   



Seyircilerin coşkusunu aşağıdaki videodan görebilirsiniz.



Kanada'nın gelmiş geçmiş en ünlü hokey oyuncusu ise 2002 yılında emekliye ayrılan Wayne Gretzky. 
Wayne Gretzky

Edmonton Oilers'ta performans gösteren Nail Yakupov şimdilerde  en popüler oyuncular arasında. Yakupov,  tecrübe kazandıkça  ligin en iyi oyuncularından biri olacağı yönünde hokey profesyonellerinden olumlu eleştiriler alıyor.

Nail Yakupov

Maç sonucuna gelince Oilers malesef 3-0 mağlup oldu . Ne diyeyim önümüzdeki maçlara bakıcağız… Lest Go Oilers !



Hizmetkar Bir Lider : Toronto Belediye Başkanı Rob Ford

Toronto halkının sevgisini ve takdirini kazanan  Belediye Başkanı Rob Ford, bir çocuk babası, Toronto halkıyla  iç içe yaşayan ve her daim halkına hizmet eden bir lider.

Rob Ford’un namını  “Toronto Belediyesinin iflasını durduran adam” diye   sık sık bahsederken duymuştum eşimden. Şehir meclisindeki danışmanların (meclis üyelerinin) yüz bin kanada dolarlarıyla ifade edilen masraflarını 10 dolara indirmeyi başararak israf ve aşırı para harcanmasını durdurmuş. Üstelik  Toronto Belediyesinin Meclis üyesi olarak siyasi kariyerinin başladığı 2000 yılından beri  maaşının dışında masraf bildirmemiş. (Yani 5 dolar 10 dolar gibi  ihmal edilecek kadar küçük sembolik rakamlar bildirmiş).  

2010 yılından beri Belediye Başkanlığı yapan Rob Ford; başarılarının yanı sıra uyuşturucu alemleriyle de anılıyor malesef. Üzerinde çok baskı bulunmasına rağmen Rob Ford'un halkı desteğini kendisinden esirgemiyor.  Öyleki; bir kaç gün once; belediye binası , 20 Kanada Dolarından satışa sunulan Rob Ford Oyuncağını almak için sırada bekleyen yüzlerce vatandaşın  akınına uğradı ve 1.000 oyuncak bir saat içinde satıldı. Oyuncak deyip geçmeyin, insanların kendisine duyduğu sempatinin büyüklüğüne bakın. Yani bağlılık değil de nedir bu ? Tabi bu bağlılığın altında yatan nedenler önemli.

Rob Ford’un icraatları gerçekten de öyle lafta kalmıyor. Mesela eğer bir şikayetiniz varsa   http://www.robfordformayor.ca/ irtibatından ulaşabiliyorsınız. Telefonla aradığınızda şikayetinizi titizlikle  ele alıyor. Evinde özel bir asistanı yok, evini aradığınızda da kendisi bizzat telefona çıkıyor ve sorununuzu çözüme kavuşturuyor. İnanılmaz birşey ! Yani şu zamana kadar kaç tane belediye başkanı halkın sesini dinleyip bizzat ilgilenmiş merak ediyorum doğrusu. Zira politikacılar bürokrasinin merdivenlerini tırmandıkça, kendilerini seçen halktan bir basamak daha uzaklaşıyorlar malesef. Oysa Rob Ford’un insanlarına olan yaklaşımı oldukça farklı. Bence bunun adı  “hizmetkar liderlik” .  Rob Ford’un bu özelliğinin iş dünyasındaki geçmisişinden kaynakladığını düşünüyorum. Zira kendisi,  bir aile şirketi olan Ford Holding ‘in yönetim kurulu üyesi. Haliye müşterinin isteklerini gerçekleştirmek, şikayetlerini daha iyi bir hizmet kalitesi sunmak için çözümlemeye önem vermesi; acımasız iş dünyasındaki “müşteri kraldır” tutumundan kaynaklanıyor  olabilir.  Belli ki Rob Ford müşterilerinin kendisini seçen Toronto halkı olduğunu unutmuşa benzemiyor.

Ne diyelim darısı tüm belediye başkanlarının başına. Umulur ki Rob Ford,  kötü alışkanlıklarından bir an önce vazgeçer.